SAĞLIK OTAĞI

SAĞLIK OTAĞI

21 Mayıs 2020 Kapalı Yazar: guvenuzman

Sarı Kantaron-Hypericum perforatum

Anadolu’da “Sarı Kantaron” ya da “Kantaron” adıyla bilinen Hypericum perforatum (Hypericaceae) “Binbir delik Otu” adıyla da bilinmektedir. Anadolu’nun birçok bölgesine ve özellikle Ege Bölgesinde yaygın olarak görülen ve kullanılan Sarı Kantaron, H. perforatum bitkisinin kurutulmuş çiçekli toprak üstü kısımlarından (Herba Hyperici) oluşmaktadır. Bitkinin herbasından, yani toprak üstü kısımlarından yararlanılmaktadır.

Sarı kantaron, bahçe, tarla, yol ve orman kıyılarında, doğal olarak yetişen şifalı bir bitkidir. Bitki 1 m’ye kadar uzamaktadır ve çok dallıdır. Yaprakları sarı yeşil renkte ve çiçekleri 5 parçalı, parlak sarı renktedir.

 

Yaprakların üzerinde şeffaf noktalar bulunmaktadır. Işığa tutulduğunda rahatlıkla görülebilen bu noktalar nedeniyle binbir delik otu da denmektedir. Bu görünüş Latincede perforatum(delikli) anlamına gelmektedir. Bu nedenle bitkiye latince Hypericum perforatum denmiştir. Yaprakların alt kısımlarında ise birkaç siyah nokta bulunmaktadır.

Çiçekler ilkbaharın sonuna ve yaz aylarının başına ya da ortasına doğru açmaktadırlar.

Parlak sarı renkli çiçek yapraklarının çevresinde siyah noktalar bulunur. Bu noktalar parmakla hafif ezildiğinde kırmızı bir renk ortaya çıkar.

 

Çoğunlukla Haziran ayı başlarında toplanan çiçekli toprak üstü kısımlarının, cam kaplarda bulunan doğal ve saf sızma zeytinyağı içerisinde, ışıklı bir ortamda ve uygun süre  bekletilmesiyle elde edilen

“Sarı Kantaron Yağı” ya da “Kantaron Yağı”;  halk arasında haricen (deri üzerine sürülmek suretiyle) yaralı ve yanık dokuyu iyileştirici ve romatizmal ağrıları giderici olarak kullanılmaktadır.

Bu şekilde elde edilen sarı kantaron yağının rengi, sarı değil, Hypericum perforatum’dan ortama salıverilen etken madde hiperisin nedeniyle kırmızıdır.

 

Kurutulmuş çiçekli toprak üstü kısımlarının (yaklaşık 2 g kadar) , bir fincan sıcak suda 5-10 dakika bekletilmesiyle hazırlanan çaylar ise antiülser olarak tüketilmektedir.

 

Yurt dışında “Saint John’s Wort” adıyla bilinen Herba Hyperici, antik çağlardan bu yana yara ve yanık tedavisinde doku iyileştirici olarak ve antidepresan olarak ayrıca  hafif ve orta şiddetteki depresyon tedavisinde kullanılmaktadır.

Ancak, akut şiddetli depresyonda veya majör depresyonda kullanılmamalıdır. Depresyonun tanısı ve tedavisi uzman hekim kontrolünde yapılmalıdır.

Tüm antidepresanlarda olduğu gibi terapötik(iyileştirici) etkinin ortaya çıkması için 3-4 hafta gerekmektedir.

Sarı kantaron, karaciğer enzimlerini indükleyerek bazı ilaçların metabolizmasını artırır ve ilacın plazma konsantrasyonunu düşürerek tedaviyi başarısız kılar. Organ transplantasyonu yapılan kişilerde ve proteaz I inhibitörü kullanan HIV(+) hastalarda kesinlikle kullanılmamalıdır.

 

Hypericum ile etkileşime giren bazı ilaçlar;

alprazolam, midazolam, siklosporin, indinavir, warfarin, digoksin, teofilin, omeprazol, levodopa, fenobarbital, metadon gibi etken maddeleri içeren preparatlardır. Bu ilaçları kullananlarda St. John’s Wort kullanılırken dikkatli olunmalıdır.

 

Ayrıca St John’s wort’un bazı doğum kontrol ilaçlarının etkisini azaltabileceği unutulmamalıdır. Bu nedenle doğum kontrol ilacı kullanan kişiler eğer St John’s Wort kullancaklarsa ekstra korunma yöntemi uygulamaları konusunda bilgilendirilmelidir.

 

Selektif serotonin reuptake inhibitörü(SSRI)  antidepresan ilaçlar ile birlikte alındıklarında serotonin sendromu denilen hipertansiyon(kan basıncının artması) , taşikardi(kalp atım hızının artması) gibi belirtilerin şiddetlenebileceği bir duruma neden olurlar.

 

Antidepresan olarak kullanan kişilerde bu duruma dikkat edilmelidir.

Gereğinden fazla tüketildiğinde fototoksik reaksiyonlarda(güneş ışığına direkt maruz kalanlarda görülen alerjik reaksiyonlar) artışa yol açabilir. Bu durum güneş ışığı altında uzun süre bitkiyi çıplak elle toplayanlarda dahi görülebilir.

 

Hamilelerde, emzirenlerde ve çocuklara kullanılması önerilmez. Bu tür ürünlerin tüketilmesinde kullanılmakta olan ilaçlarla olası etkileşimleri daima göz önüne alınmalıdır.Bitkisel ürünler doğaldır ancak zararsız değildirler. İçerisinde yararlı bileşenler yanında zararlı bileşenlerin de olabileceği asla unutulmamalıdır. Ayrıca her zaman bu tür ürünlerin standardize edilemiyebileceği akılda tutulmalıdır.

Alınan doza yani miktara dikkat edilmelidir.

Bütün bitkisel ürünlerde olduğu gibi farmakoloji veya fitoterapi uzmanı bir Eczacı ya da farmakoloji veya fitoterapi uzmanı bir hekime danışmadan bu tür ürünler tüketilmemelidir.

Sağlıklı, güneşli, güzel günler dileğiyle…

 

ASUMAN AKGÜN

YRD.Doç. Dr.

Farmakoloji (İlaç Bilimi) Uzm.

Fitoterapi (Bilimsel İlaç Tedavisi) Uzmanı