5 Haziran 2020 Kapalı Yazar: guvenuzman

BU KADAR BÜYÜK BİR ZARARI TEK BİR CANLI VEREBİLİRDİ: İNSAN !

Hayatta her şey için belirlenmiş bir zaman dilimi, ömür denilen bir süre var. Canlı cansız ne varsa her şeyin bir ömrü var, elbet, zamanı tükendiğinde yok olmaya mahkum. Her şey gibi üzerinde yaşadığımız dünyanın da bir ömrü var.

Günümüzde hızla gelişen teknolojinin de yardımıyla yapılan bilimsel araştırmalar dünyamızın bugünkü yaşının 4,5 milyar civarında olduğuna işaret ediyor. Elbette ki bunu ispat etmek henüz mümkün değil; fakat yaklaşık olarak da olsa bu kadar yaşlı bir dünyamız var ve bizler, insanlar olarak, onu koruyabilecek tek canlılar olarak, üzerinde yaşayıp tüm kaynaklarını cömertçe bizlere sunan yaşlı dünyamızı yok etmek için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Dünyamız varolduğu günden beri ilk kez bu kadar hızlı bir yokoluş süreci içerisinde ve bunda hepimizin payı çok çok büyük.

Çağın gereği olarak tabir ettiğimiz, aslında sadece kapitalizm denen döngü sayesinde içerisine sokulduğumuz çark maalesef ki tüm toplumları, ırk dil din farkı gözetmeksizin bütün insanları kendisine esir etmiş, tüketmeye programlı hale getirmiştir. Asla sorgulamadığımız şey ise; tüketmek işinde iyi olduğumuz kadar tükettiğimiz şeyi elde etmek için aslında neleri feda ettiğimizdir.

Bu konuda kızılderililere atfedilmiş, hepimizin bildiği özlü bir söz vardır; “Son ağaç kesildiğinde, son nehir kuruduğunda, son balık öldüğünde. beyaz adam; paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.” Aslında çok açık;  ne götüreceğine bakmaksızın, sırf kazanma hırsıyla, bu kadar hızlı bir şekilde her şeyi tüketirken,  aslında insan kendi sonunu hazırlayıp tükettiğinin farkında bile değil.

Bildiğimiz, ulaşabildiğimiz ya da karşı taraftan bize ulaşabilen, üzerinde hayatın olduğu başka bir gezegen yok. O yüzden geleceğe aynı şekilde bırakmaya mecburuz bu dünyayı.

Çözüm yok belki de dünyayı kendi ellerimizle yok ediyoruz; fakat en azından bu sonu elimizden geldiğince geciktirmek için yapılabilecek bir şeyler olmalı ve yapmak zorundayız. İlk olarak hızlıca fosil yakıt tüketiminden vazgeçilip yenilenebilir enerji kaynaklarına geçilmeli, tarımda eskiden olduğu gibi doğaya zarar vermeyen yöntemler kullanılmalı, ormanlara verilen zararlara çok büyük caydırıcı cezalar getirilmeli ve ormansızlaşmanın derhal önüne geçilmeli.. Bunlar gibi daha pek çok tedbirin tüm dünya ülkeleri tarafından ortak kanun olarak çıkarılması belki biraz olsun yok olmayı geciktirebilir.

Dünya’da her bir dakikada denizlere bir kamyon dolusu  plastik dökülüyor. Dünya Ekonomik Forumu’nun verilerine göre, yılda ortalama 8 milyon ton plastik okyanus sularına karışıyor. Deniz ve okyanusları bu kadar hızlı kirletmemiz, oradaki hayatı da maalesef aynı hızla yok ediyor.

Doğaya verilen ve telafisi mümkün olmayan zararların en büyük sebebi; sürekli olarak artan nüfus ve buna bağlı olarak artan tüketim.

Kapitalizmin hayatımıza soktuğu ve bizim de çılgınca tükettiğimiz plastik paketleme ve ambalaj malzemeleri doğayı ve okyanusları hergün daha fazla kirletmeye devam ediyor. Bu kadar yoğun tüketime rağmen dünyada plastiklerin sadece 5’te biri geri dönüşüme veriliyor ve maalesef ki yine bunların da %100’ü dönüştürülemiyor.

Denizleri o kadar kirletiyoruz ki bugün artık dünyanın çeşitli bölgelerinde çöp adaları oluşmuş durumda.  Pasifik okyanusu, Hint Okyanusu ve Atlas Okyanusunda 5 adet çöp adası oluşmuş durumda. Son olarak ise Kuzey Buz Denizinde çöp ve plastikten oluşan ada tehlikenin boyutunu görmemiz için fazlasıyla yeterli.

Doğada bizden başka canlılar var ve insanlar yüzünden maalesef en çok onlar zarar görüyorlar.

Küresel ısınmaya sebep olup dengesini bozduğumuz doğada pek çok hayvan ve bitki türü her geçen dakika tamamen yok olmakta. Eskiden sadece beslenme ve korunmak için öldürülen hayvanların artık insanlar tarafından çok farklı sebepler ile yok edilişleri artık bir katliamdan farksız durumda.

Sanki doğanın ve dünyanın tek sahibi bizlermişiz gibi, her şeyin bizler için varolduğunu düşünüp diğer canlılara zarar vermek kadar alçaltıcı başka bir şey var mıdır merak ediyorum doğrusu.

Aslında dünyada güzel şeyler de olmuyor değil. Örneğin Birleşik Krallık, Fransa ve Çin gibi bazı gelişmiş ülkeler benzinli ve dizel araçların üretimini durdurup, kullanımına yavaş yavaş son vermek için adımlar atmışlardır. Bunun yanında daha temiz ve doğaya daha az zarar veren elektrik enerjisiyle çalışan araçlar geliştirmek üzere programlar hazırlamışlardır. Yine dünyanın en yeşil ülkelerinden biri olan Kosta Rika kullandığı elektriğin %99’unu yenilenebilir kaynaklardan sağlamaktadır. Ayrıca karbon salınımını 2021 yılına kadar sıfıra indirmeyi hedeflemiş, bu konuda çalışmalar yapmaktadır.

Dünyada her bir dakikada 50 dönüm orman insan kaynaklı nedenlere bağlı olarak yok oluyor. Aynı zamanda bu yok oluş sadece ağaçlar için değil, içinde barındırdığı çok sayıda hayvan ve diğer canlı organizmaların da yok olması anlamına geliyor.

Tüm bunlara rağmen her şey henüz bitmiş değil, henüz o kadar geç değil. En azından bugünkü güzellikleri birkaç yüzyıl daha öteye taşımak için  lütfen daha fazla özen gösterelim. Tek kullanımlık plastik eşyalardan vazgeçip, doğa dostu enerjilere yönelelim. Geri dönüştürülebilir minicik bir çöp parçasını bile doğaya atmayıp, tekrar kazanılmasına katkıda bulunalım.

Unutmayalım ki; gelecek nesillere temiz ve yaşanılabilir bir dünyadan daha büyük bir miras bırakamayız.