TÜKETİM ÇILGINLIĞINA DUR DEMELİYİZ

TÜKETİM ÇILGINLIĞINA DUR DEMELİYİZ

24 Nisan 2020 Kapalı Yazar: guvenuzman

Ülkemizde her geçen artan açlık sınırı rakamları gündemdeki sıcaklığını koruyor. Ancak insanların artan tüketim çılgınlığı dur durak bilmiyor. Birçok kişi kendine dahi itiraf edemese de araştırma şirketleri, satın alınıp da kullanılmayan ancak evde yer işgal eden çok fazla eşya ve gıdanın olduğundan söz ediyor. Mutsuz ruh halindeyken birçok insan alışveriş yapmayı terapi olarak görüyor. İhtiyacımız olanı tespit etmeden, liste yapmadan, ya da gideceğimiz arkadaşımıza sormadan yapılan doyumsuz alışveriş listeleri uzayıp gidiyor.

 

Bilimsel gerçekler bize dünyadaki malzemelerin hızla tüketilmeye devam etmesi halinde biteceğini söylüyor. Suyun bir gün biteceğini, bizden sonra gelen nesillerin temiz içme kaynaklarına ulaşmada bizler kadar şanslı olamayacaklarını hepimiz biliyoruz. Şu an itibarıyla dünyada 708 bin insan su içme kaynaklarına ulaşamıyorken, çoğumuz suyu fütursuzca harcamaya devam ediyoruz. Petrolün tüm dünyada en fazla 38.8 yıl sonra biteceğini yapılan çalışmalar söylerken, halen plastik ve petrol kullanımı nasıl bu kadar abartılı bir şekilde tüketilmeye devam ediliyor. Yapılan farkındalık projeleri, yazılı ve görsel basındaki tanıtım ve bilinçlendirme yayınları ve  sosyal medya sayfalarındaki bilgilendirme çalışmaları tüketim çılgınlığını neredeyse göz ardı ediyor.

 

Reklamlar yoluyla üretilen mevcut ürünler tüketici adaylarına sunularak bunların satılması için insan psikolojisinin zayıf noktalarından yararlanılıyor. Kampanyalar, promosyonlar, indirimler, taksitli alışverişler, ardı ardına gelen mesajlar tüketiciyi cezbediyor. Hiç ihtiyacınız yokken aldığınız ürünler, bir gün mutlaka kullanırım ya da hediye ederim, belki bir işe yarar, indirimli ne de olsa düşüncesinin sonu hiç gelmiyor. Son dönemlerde özellikle sosyal medya’nın etkisi oldukça büyük. Sosyal medya’da çılgınca yapılan alışverişler sayesinde insanlar adeta birbirleri ile yarışıyor.

 

Tüketim çılgınlığının en büyük sorunlarından biri de kredi kartları. Cebimizden para çıkmıyormuş hissi veren kredi kartı harcamaları hayatımızı oldukça fazla etkisi altına alıyor. Türkiye’de kredi kartı borcu ödemeyenlerin sayısı da bu sayede her geçen gün artıyor.

 

Psikolojik olarak da defalarca araştırılan tüketim çılgınlığının bir diğer sebebi ise ekonomik sınıf farklılığını hisseden kişilerin kendilerini rahatlatmak adına gereksiz  alışverişlerine devam etmeleri. Satın aldıkları ürünlerde o an yaşadıkları geçici mutlulukların daha sonra yaşanan maddi sıkıntıları ile beraber gelen sorunlarla devam ediyor.

 

Son dönemlerde sosyal medyada yapılan farkındalık projeleri sayesinde evde bulunan 10 çift ayakkabının, 5 ayrı montun, rengi, sayısı belli olmayan kıyafetlerin her geçen gün çoğalmasına dikkat çekiliyor. Batı’da ya da doğu illerimizde ihtiyacı olan aileler, okullar, öğrencilerin gerek kıyafet gerekse kırtasiye ihtiyaçları için gönüllüler destek oluyor. Burada tabiri caizse tüketim çılgınlığında frene basarak, gerçek ihtiyaçlarımıza bütçe ayırarak bilinçli toplum olma yolunda geç de olsa adım atılabilir. Reklam ve kredi kartlarının cazibesine kapılmadan toplum bilinci içinde, paylaşmayı ve dayanışmayı bilerek hayatımızı sürdürebiliriz. Böyle bir durum daha ruhsal ve zihinsel açıdan da sağlıklı bireyler olmamızda etken olacaktır. Her yıl birçoğumuz evimizde giymediğimiz kıyafetlerimizi muhakkak ayırırız. Küçülen ayakkabılar, kullanılmayan eşyalar bunları atmak yerine Belediyelere, sivil toplum kuruluşlarına ya da çevremizde ihtiyacı olanlara ulaştırabiliriz. Böylece çağımızın en büyük sorunlarından biri olan tüketim çılgınlığına dur diyebiliriz. Boş zamanlarınızda avm gezmek yerine kültür, sanat hatta gezi turları yapılarak doğal yoldan kendinize terapi yapabilirsiniz. Hem ruhunuza hem de cebinize iyi gelecek olan bu aktiviteler çocuklarımıza da örnek teşkil edecektir.