MOR

MOR

24 Haziran 2020 Kapalı Yazar: guvenuzman

Kadıköy Halk Tiyatrosu “Kadına Yönelik Şiddet”e dikkat çekmek için sahneye almış oldukları “MOR” oyunlarıyla adından söz ettiriyor.  5 kadının hikayesinin anlatıldığı oyunda kadınlara yönelik şiddeti her boyutuyla gözler önüne seriyor. Ali Yalçıner’in yönettiği oyunu Tiyatro sanatçısı Ayşegül Yalçıner ile konuştuk.

 

*Sığınma evinde yaşayan 5 kadının hikayesini “Mor” oyununda tiyatro izleyicisiyle buluşturuyorsunuz? Oyundan bahseder misiniz? 

 

-Mor oyunu geçen sezon çıkardığımız, yoğun ilgi üzerine 2. sezonunda sahnelemeye devam ettiğimiz oyunumuz. Oyun; şiddeti, tacizi gerçekten yaşamış; yolu sığınma evinde kesişen 5 kadının geçirdiği Kadınlar bu süreçte dedikodu yapıyor, şarkı söylüyor, dans ediyor, çatışıyor, kavga ediyor, dizi izliyor, sonra ne kadar az iletişim kurduklarını fark ediyor ve kendi yaşamlarındaki acı tecrübeleri birbirlerine ve seyirciye aktarıyorlar.

 

*”Kadına Şiddet” ülkemizin kapanmayan yaralarından biri. Sizde oyunda bu konuyu ele alıyorsunuz. Bir nevi sosyal sorumluluk görevini üstlenerek farkındalık yaratmış oluyorsunuz. Sizin bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?

 

Kadın olmak dünyanın her yerinde zor bence. Ama ülkemizde daha zor. Kadınların rahat ve özgür bir şekilde yaşadığı ülkeler sıralamasında Türkiye 130.olmuş.

 

Peki neden kadın olmak zor? Fiziksel açıdan daha zayıf olduğumuz için mi? Baskıya ve şiddete ses çıkaramadığımız için mi? Bence kadınlarımız kendini zayıf hissediyor, özgüven eksikliği var. Mesela kadın kocasından şiddet görüyor, artık onu sevmediğini hissediyor ama onunla yaşamaya devam ediyor. Çünkü korkuyor. Boşanırsam hayatımı nasıl devam ettiririm, elalem ne der, çocuğumu nasıl büyüteceğim gibi kaygılar var. Bunun çözümü; her kadının ekonomik özgürlüğünün olmaması, ayakları yere sağlam basmalı kadınlarımızın. Herkesten önce kendine güvenmeli ve kendi gücünün farkına varmalı.

 

*Uzun yıllardır tiyatro oyunculuğu yapıyorsunuz. “Mor” oyununda yola çıkarken sizi en çok ne etkiledi?

 

1999 yılından beri tiyatro yapıyorum. Geçen zaman zarfında birbirinden çok farklı karakterler canlandırma şansı buldum. Mor ‘da karakterler kurgu değil, hepsi gerçekten yaşamış insanlar. Yaşanmışlık işin içinde olunca daha hassas davranmak zorundayız. 5 kadın var oyunda. Bu kadınlar başka bir zamanda, başka bir yerde karşılaşsalar belki birbirlerini teğet geçecekler. Ama 5 kadının da ortak özelliği hayatlarında bir yerde erkek şiddetiyle karşı karşıya kalmış olmaları. Kimi eşinden, kimi abisinden, kimi babasından, kimi amcasından görmüş şiddeti ve hepsinin yaşadığı şiddet biçimi farklı. Biri çocukken abisinin tacizine, biri kocasının başka erkeklere pazarlamasına, bir diğeri ekonomik şiddete maruz kalmış. Bizler de kadın olarak farklı zamanlarda, farklı biçimlerde şiddeti yaşamıyor muyuz? Anlatılan hepimizin hikayesi yani… Bizler de genelde anlatmıyoruz başımıza gelenleri, suskun kalıyoruz Mor’daki kadınlar gibi… İşte oyun bunu söylüyor seyirciye; ne olursa olsun iletişimi kesmeyin, içinizi açmaya utanmayın. Bu yüzden bu oyun etkili; kadına ve erkeğe, kadın olmanın, insan olmanın ne kadar değerli olduğunu anlatıyoruz. Bu yüzden ulaşabildiğimiz kadar kadına ve erkeğe ulaşmak istiyoruz.

 

*Sizce kadına yönelik şiddet olaylarını önlemek adına neler yapılmalı?

 

Şiddetin çeşitleri var, ille de fiziksel olmak zorunda değil. Psikolojik şiddet, ekonomik şiddet, cinsel şiddet. 2014’de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın yaptığı araştırmaya göre; aile içi şiddet gören kadınların oranı %35,5. ve şiddete uğrayan kadınların %49’u uğradığı şiddetten kimseye bahsetmezken, %92’si hiçbir kurum ve kuruluştan yardım istemiyor. Bunlar korkunç oranlar… Elbette eğitim çok önemli. Bence asıl yapılması gereken normalleştirmemek. Yani kadın cinayetleri, tacizler, tecavüzler sıradan bir haber halini almamalı. Bizler tiyatro sayesinde seyircinin empati yapmasını sağlıyoruz, izleyenlerin yüreğine ve beynine dokunarak kadına şiddetin ne feci birşey olduğunun altını çiziyoruz. Şiddetin altında da bence yine korku var. Sevdiği kadını kaybetmekten korkan adam, onun üzerinde tahakküm kurmaya çalışıyor. Aşağılık kompleksi belki de… Oğullarımızı iyi yetiştirmemiz gerekiyor. Her bireyin birey olduğunu, herkesin sevgiye ihtiyacı olduğunu öğretmeliyiz. Toplumun bilinçlenmesi ve aydınlanması için bilgilendirici ve eğitici faaliyetleri arttırarak sürdürmeliyiz.

 

*Oyuna olan tepkiler nasıl? Tiyatro izleyicisi farklıdır ne gibi eleştiriler alıyorsunuz?

 

Her birey farklı, en önemli ortak noktamız; insan olmak. Oyunun başında seyirciyi sıcak espirilerle ısıttığımız, karakterlerle yakınlaştırdığımız için genelde kahkaha sesleri yükseliyor salondan. Anadolu’ya turneye gittiğimizde, şalvarlı teyzeler oyun sonunda bize sarılarak ağlıyorlar. Ya da İstanbul’da Caddebostan Kültür Merkezi’nde sahneye çıktığımızda, kürklü teyzeler elinde mendil, yanındaki adamdan gözyaşlarını saklıyor. Oyunda bir sahne var mesela; derin bir sessizlik, düşünme anı yaşatıyor izleyene. Oyunun finalinde dakikalarca ayakta alkışlanıyoruz. Mesela Kıbrıs’a Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı himayesinde turneye gittik geçen yıl. Eşi Meral Akıncı da kadın meselesini çok dert edinmiş, güçlü bir first lady. Kadın meselesini doğru biçimde aktardığımızı ve sığınma evindeki kadınların sesi olmayı başardığımızı dile getirdiler. Bir defasında da bir adam oyun sonunda geldi ve dedi ki; ben inşaatta çalışıyorum, iyi ki de bu akşam izlemeye gelmişim, karıma yaptıklarım hataymış. Biz Kadıköy Halk Tiyatrosu olarak Mor ile her kesimden, her insana ulaşabiliyoruz ve derdimizi aktarabiliyoruz. Bir kişide bile en ufak bir değişim yaşatabiliyorsak, ne mutlu bize…